2/18/2009

Rumeysa

Ebu Talha henüz Müslüman olmamış idi. Ümmü Süleym’e (Rumeysa) evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym ona şu cevabı verdi:

— Doğrusu ben de sana hevesliyim. Senin gibisi kaçırılmaz. Lakin sen kâfir bir adamsın, bense Müslüman bir kadınım, seninle evlenmem doğru olmaz.


Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti. Ebu Talha:

— Sana ne oldu Rumeysa?

— Ne olmuş bana?


— Sarı ve kırmızıdan ne haber?

— Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen bir adamsın ki işitmeyen, görmeyen, sana hiç faydası dokunmayan şeylere tapıyorsun. Falanların siyah kölesinin dağdan sürükleyip getirdiği yerden biten odun parçasına tapmaktan hiç sıkılmıyor musun? Eğer sen Müslüman olursan, işte o benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim.

— Bana Müslümanlığı kim telkin eder Rumeysa?

— Resulullah (s.a.) telkin eder, ona git.



Ebu Talha, Hz. Peygamber’in bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Resulullah, ashabı ile oturuyorken: “Ebû Talha, İslam’ın aydınlığı iki gözü arasında parlayarak geliyor.” buyurdu. Ebu Talha, Hz. Peygamber’in huzurunda iman etti ve Rumeysa’nın söylediklerini haber verdi. Hz. Peygamber, Rumeysa’nın şartı üzerine nikâhlarını kıydı.



Resulullah (s.a.) Rumeysa için şöyle buyurmuştur: “Gördüm ki cennete girmişim, önümde bir ayak sesi. Bir de baktım ki Rumeysa.”



(Ebu Nuaym, Hilye, c. IV)

No comments: