Piyasada satılan yiyecekleri ne kadar güvenli buluyoruz diye bir anket yapsak sonuç ne olur hiç merak ettiniz mi?
Geçenlerde Semerkand tv’deki bir programda çok çarpıcı gerçeklere değinildi. Öyle ki bir an Türkiye’de yaşasam ne yerdim, nelerden vazgeçerdim endişesiyle başbaşa kaldım. Kardeşler durum vahim. Hem de çok vahim.
Başa belâ olan katkı maddeleri “E kardeşlere” aşinasınızdır. Bunların bir bölümü hayvansal kökenli bunu da biliyorsunuzdur. Fakat biz dikkat ediyoruz, güvenilir marka alıyoruz diye kendimizi kandırmayalım. Bunlardan iki tanesine dikkat çekti Dr.Hüseyin BÜYÜKÖZER. E471, E472 (Mono ve Digliseridler). Yaklaşık 300 çeşit katkı maddesinden biri olan bu şifreyi gördüğünüz ürünü almayın bizden söylemesi! Neden? Kökeni (ekseriyetle haram) hayvan yağları asitleri VEYA bitki yağları asitleri olma ihtimalleri vardır. Kullanım alanları malesef epey geniş: bisküvilerde, pasta, tatlı ve dondurmalarda, mayonezlerde, hazır çorbalarda, hatta ekmeklerde..
(Ben bu programı izledikten sonra deli gibi elime aldığım her şeyin hemen içeriğine bakmaya başladım. Öyle işkillendim ki, sakız, süt, ekmeğe bakmadan alamaz oldum. Geçen gün sürekli aldığım dondurmanın içeriğine bir gözatayım dedim, mono digliserit yazıyordu. Resmen şok oldum.)
Gelelim süt ürünleri hususuna…
Biliriz ki leşin olduğu yerde dolanıp durur muhakkak kâfirler. Nerede saf,temiz, helal var ise onu kirletmek için elinden geleni ardına koymaz. Yoğurdu da böylece değiştirmiş, jelatin eklemişler. Jelatin hayvanların artık kemik ve derilerinden elde edilen bir madde. Kafir, bunu domuzdan çıkarmayı çok iyi biliyor. Kendimiz evde yaptığımız yoğurda dikkat edelim, ilk kaşıktan sonra doğal bir sulanma görülüyor değil mi? Evet, bu tabii bir şey. Sütün içerdiği su sâyesinde yoğurdun bir kısmı sulanıyor.
1 ton süt %40 su ihtivâ eder. İşte bu suyu yoğurda çevirebilen bir madde jelatin. Yoğurttaki suyu katılaştırarak âdeta yutuyor. Söylendiğine göre 1 ton yoğurda 4-5 kg jelatin atılarak susuz, katı yoğurt yapılıyor. Bunun firmalara katkısı yadsınamayacak derecede. Maliyeti %40 etkiliyor. Asıl tehlikeyi daha duymadınız.. Firma sahipleri kendi ürünlerinde haram kullandığının farkında değil. “Bunun da mı helali haramı var?” diye soranlar oluyormuş. Üretici bilmiyor, vay haline tüketicinin !!
Gayri müslimler yılda 380 bin ton jelatin üretimi yapıyor, 200 bin tonunu müslümanlara satıyor!! Türkiye’ye geçen yıl 4 bin ton jelatin girmiş. Bu jelatinlerin büyük kısmı yurtdışından ülkemize şeker çuvallarında getirtiliyor. Menşei belirsiz şekilde piyasaya sürülüyor. Kimsenin ruhu duymadan bu pis katkıyı kötü emellerinde kullanabiliyorlar. Yapılan araştırmalara göre bir Türk yoğurt firmasının %100 domuz jelatini kullandığı tespit edilmiş !!
Bununla da bitmiyor ki!
Kullanma tarihi geçen peynirler toplatılıp fabrikalara geri götürülüyor, eritme peyniri ve kaşar peyniri yapılıyor..
Yine tarihi geçen sucuk, salamlar öğütülüp 2. kalite olarak küçük işletmelere (büfeler,hotdog gibi) satılıyor..
Peki ne yapacağız kardeşler? Bunlardan belli bir ölçüde sakınmak da kafi gelmez ki, hayatımızdan kökünden silip atmamız lazım. Baksanıza domuz jelatininden söz ediliyor, müslüman ülkede böylesine bir rezillik, terbiyesizlik, ne desek hafif kalıyor.
Garip olan bir şey daha var.. Biz yurtdışında yaşadığımızdan yediklerimiz hep sınırlı, marketteki haramları bir kenara koyun, şüphelileri de yanına ekleyin yiyeceğimiz pek bir şey kalmıyor desem yalan olmaz. Ama ben bu duyduklarımdan sonra Türkiye’de de artık ne tavuk, ne yoğurt yiyebiliyorum. Bu nasıl bir tezat? Gavur memleketiyle benim memleketim aynı kefede tartılıyor.. Burda yiyemediğimi orda da yemiyorum ve ne yazık ki gün geçtikçe aradaki fark kapanmakta..
Hâsılı, insanın yediği neyse kendisi Odur. Yediklerimiz bizi sadece maddî mânâda doyurmakla kalmaz mâneviyatımıza da tesir eder. Dikkat ederseniz rüşvetle, hırsızlıkla, haramla büyüyen bir nesil arsız olur, âsi olur. Haram lokma kalbi öldürür, helâli ise kalbi diriltir. Bir lokma haram 40 gün duânın kabulüne engeldir, buyuruyor Kâinatın Efendisi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem.
Âhir zaman alâmetlerinin bir bir vukû bulduğu günümüzde yediklerimiz/içtiklerimizde son derece seçici ve ihtiyatlı olmak durumundayız. Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurdular ki, “Vücûduna haram lokma karışmış olan kimse, namazdan tat alamaz.”
Ashabın büyüklerinden Sâ’d bin Ebi Vakkas Hazretleri Peygamberimize gelerek: “Ya Rasûlallah! Duâ buyurunuz da ben duâsı, makbul olanlardan olayım.” dedi.
Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem de O‘na: “Ya Sa’d! Helâl ve güzel ye. Duân kabul olunur.” buyurdu.
(İmâm-ı Gazâlî, İhya Ulûmiddîn)
En büyük rehberimiz Muhammed Mustafa aleyhissalatu vesselâm’ın şu buyruğuyla sonlandıralım.
“Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. “
[Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]
Sizce de şu âna dek yediklerimiz için tevbe etme vaktimiz gelmedi mi? Haydi hep birlikte duâya duralım!
Ya Rabbel Âlemîn!! “İnnallâhe yuhibbu-ttevvâbîne”
Bizler bilmeden haram lokmadan ne yediysek tevbe ettik, vücudumuzda ne kaldıysa o haram lokmadan affet! Bir daha yememeye azmettik, lütfunla bizleri haramlardan, şüphelilerden uzak eyle!
Ey Rabbimiz! Sen’den başka ilâh yoktur. Bizler ancak nefislerimize zulmettik. Afv u mağfiret eyle! Kereminle günahlarımızı, kusurlarımızı örtüver!
Âmin.
O kimseler ki; çok çirkin bir iş yaptıklarında yahut (küçük bir günah işleyerek) kendilerine zulmettiklerinde Allâh’ı hatırlarlar da, hemen (pişman olup tövbe ederek) günahları için bağışlanma isterler. -Zaten Allâh’tan başka günahları kim bağışlayabilir?-
Ve kendileri (işledikleri günahın çirkinliğini) bilmekte bulunuyorlarken, yapmış oldukları (kötü) şeyler üzerine ısrarcı olmazlar. (Bilakis istiğfara sarılarak ısrarcı olma vasfından kurtulurlar.)
(Âl-i İmrân Sûresi 135. âyet-i kerîmesi)
Bu yazıyı Semerkand Tv’de seyrettiğim Dr. Hüseyin Büyüközer’in konuşması üzerine yazmaya karar verdim. Helâl ve haram gıdalar hususunda daha geniş mâlumat için programin tekrarini Izleyiniz!
Ve gıdalarda helal ve haram konulu sohbeti dinlemek isterseniz Buraya Tıklayınız!
Duâm o dur ki, Rabbim celle celâlühû bu yazıdan, okuyanlara tesir halk eylesin. Tevfîk Allâh-u Teâlâ’dandir.
Hepiniz Allâh’a emânet olunuz.
Elif D. Dokumacı
No comments:
Post a Comment