Başkalarının eksik ve zaaflarını arkalarından anlatmayı alışkanlık haline getiren bir gıybetçi adam, çevresindeki bir maneviyat büyüğünün de gıybetini yapmaktan çekinmiyordu.
Bu yüzden de gıybetçiyi çevrede kimse sevmiyordu. Fakat gönül insanı büyük zat, gıybetçi huzuruna geldiğinde hep iltifat ediyor; "Gel bakalım benim sevgili ortağım!" diyerek karşılıyordu. Bu iltifat gıybetçi adamı insafa getirdi; "Ben bu zatın şurada burada aleyhinde konuştuğum halde o bana hep iltifatta bulunuyor, bundan sonra aleyhinde konuşmamalıyım." diye karar aldı. Ne var ki, bu karardan sonra o zatın huzuruna vardığında eskiden gördüğü iltifatı artık göremez oldu. "Gel bakalım benim ortağım!" gibi iltifatlarla baş köşeye çağırmıyordu. Bunun sebebini merak ederek bir gün sordu: "Efendi hazretleri, bize gösterdiğiniz iltifatı artık göstermiyorsunuz, eski muhabbet kalmadı gibi geliyor bana. Sebebi nedir acaba?"
Maneviyat büyüğü tebessüm ederek açıkladı, iltifat eksikliğinin sebebini: "Eskiden bir ticari ortaklığımız vardı. Şimdilerde o ortaklık bitti; iltifat da gitti."
"Ne ortaklığı. Ben öyle bir ortaklığın farkında değilim." deyince de şu açıklamayı yaptı büyük zat: "Çünkü; sen şurada burada benim aleyhimde konuşuyordun; bu sözlerini bana getirenlere karşı ben de gıybetine gıybetle karşılık vermemeye gayret ediyor, sabretmeyi tercih ediyordum. Bu sabrımın karşılığı olarak benim günahlarım senin defterine, senin sevapların da benim defterime yazılıyordu. Böyle bir ticari ortaklığımız oluşmuştu seninle. Şimdilerde ise sen benim aleyhimde artık konuşmuyor, gıybetimi yapmıyorsun, bu sebeple senin sevapların bana, benim günahlarım da sana yazılmıyor. Böylece ortaklığımız bitmiş bulunuyor, iltifata gerek kalmıyor.."
Gıybetçi adam düşünmeye başladı: "Sahiden gıybetçinin durumu böyle mi?" diye üsteleyince maneviyat büyüğü açıklamasına şu misali de ilave etti:
"İmam-ı Şarani Hazretleri diyor ki: Ben ille de birinin gıybetini yapacak olsam önce anamın babamın gıybetini yapardım. Çünkü gıybet yapan insan, önce kendi sevaplarını gıybetini yaptığı adama bağışlamış olur, sonra da onun günahlarını kendi üzerine yüklenmiş sayılır. Ben ise önce anama babama sevaplarımı bağışlamak ister, sonra onların günahlarını yüklenmeyi tercih ederdim!"
Düşünmeye başlayan gıybetçinin aklı başına geldi de dedi ki: "Madem durum böyle. Bundan sonra ben kimsenin gıybetini yapmayacağım; ama herkes benim gıybetimi yapabilir, varsa gıybetimi yapacak buyursun yapsın. Böyle bir ortaklığa ben hazırım.."
10/27/2008
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment