11/22/2007

Nasıl Bir Namaz





***

Asrımızda müslümanlar namaz karşısında tavırları ve ona bakış açılarına göre bir kaç sınıftır.


1. Bazıları namaza önem vermez, kılmaz, vaktini geçirir ve ehemmiyetini bilmezler. Onlara namazı hatırlattığında veya  cemaatın namaz kılmaya başlayacağı bir yere tesadüf ettiklerinde derhal başlarını çevirirler. Onlar, küçümseyerek yüz çevirdikleri bu ameli basit zannederler. Halbuki o Allah katında değerlidir.


2. Onlardan bazıları da namazı engeller, namaz kılanları küçümser, onlara, gerici, yobaz, aptal vs. gibi isimler takarlar. Bu insanların namaz kılanlara eza ettiklerini, namaz hak¤kında garip iddialarda bulunduklarını, hayret ve dehşete düşürücü saçma sözlerde bulunduklarını işitirsin. Sanki onlar Allanın şu âyetini hiç duymamışlardır.
"Yazıklar olsun o namazından gafil olanlara..." (Mâûn, 107/4,5)


3. Öte yandan eğer siz, İslam daveti için çalışan, kürsülerde İslami meselelerin savunuculuğunu yapan bazı kişilerin namazı ihmal edip önemini küçümsediklerini duysan şaşkınlıktan dona kalırsın. Sanki Resulullah (s.a.v.) namazın müminlere farz kılındığını ve dinin direği olduğunu bildirmemiş. Sanki onlar Resulullahın şu hadisini hiç işitmemişler:

"Kul ile şirk arasında namazdan başka bir engel yoktur. Kul namazı terkedince Allaha ortak koşmuş olur."

Biz bu insanlara sabahın aydınlığından daha açık, ışıktan daha aydınlık ve güneşten daha belli olan bu gerçeği açıklamaya çalışmayacağız. Ancak Allah’tan hem bizler hem de onlar için, hidayet ve doğru yola ulaşmak için yardım dileyeceğiz. Bu üç sınıftan sonra şimdi biz namaz kılan iki sınıf üzerinde duracağız.


1. Halkın ezici çoğunluğu. Bunlar namazlarını mekanik bir robot gibi kılarlar. Namaz adetini babalarından miras almış, uzun zaman kıldıkları için adet edinmişlerdir. Ne namazın sırlarını bilirler ne de tesirlerini hissederler. Onlar gerekli sözleri söyleyip gerekli hareketleri yaparak namazı sona erdirince farz olan görevlerini yaptıklarını, namazlarını eda ettikle¤rini, cezadan kurtulup sevaba nail olduklarını zannederler.

Aslında bunların zanlarının doğru bir yanı yoktur. Bu söz ve hareketler namazın yalnızca dış görünümüdür. Namazın ruhu onun anlamını kavramak, namazın dengesi huşu ve direği yaptığı tesiridir.

Bir hadisi şerifte şöyle buyrulur:

"Namaz, huşu, tevazu, dua ve münacattan... oluşur." (Tirmizi, Nesai)

Bu nedenle insanların bir çoğunun namazdan bir fayda elde etmediklerini,namazın onları kötülük ve fenalıklardan uzaklaştırmadığını, görürsün. Ancak eğer namaz mükemmel bir şekilde tamamlanırsa meyvesini verir, nefsi arındırır, kalbi temizler, sahibini günahlardan azad edip haramlardan uzak tutarak korur.

2. Bu sınıf ise namazın manasını anlayanlardır. Ancak bunların sayıları çok azdır. Bunlar namaza ciddiyetle yönelirler ve onu mükemmel şekilde tamamlarlar. Namazlarını huşuyla kılar, düşünür ve huzura varırlar. Namazdan, ibadet zevkini tatmış olarak ayrılırlar. Allaha itaat etmenin huzuru kal¤bine işlemiş, ruhu Allanın pek nadir, O'nun ilmine ulaşanlara nasib ettiği nuruyla aydınlatılmıştır.

Bir hadiste şöyle buyrulur:

"Bir kişi vaktinde namaz için kalkar, abdestini mükemmel bir şekilde alır, rükuunu, sücudunu huşuyla yaparsa namazı bembeyaz bir görümümle yükselir ve ona şöyle seslenir:

— Senin beni koruduğun gibi Allah da seni korusun.

Bir kişi de namazı vaktini geciktirerek kılar, abdestini güzelce almaz, rükusunu, secdesini ve huşuunu yarım yamalak yaparsa namazı simsiyah bir görünümde yükselir ve ona şöyle seslenir:

— Beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin.
Bu namaz Allahın dilediği yere varınca eski bir elbise gibi buruşur ve sahibinin yüzüne çalınır." (Taberani, el-Evsat)

Bu nedenle namazlar, şekil, fiil, görünüm ve söz bakımın¤dan aynı bile olsalar insanların dereceleri ve sevapları farklıdır. Bu nedenle selefi salihin -Allah onlardan razı olsun- kalp¤lerini namaza tam olarak vermeye ve İbadetlerde huşulu olmaya çok önem vermişlerdir. Bundan dolayı müminlerin ilk vasfı şu olmuştur:

"O müminler ki, namazlarında huşu İçindedirler." (Müminun, 23/2)
Bu durumu bilen kardeşler derhal harekete geçerek bu önemli sorunu çözmeye yöneldiler. Bu sorun nama¤zın güzelleştirilmesi sorunuydu. Kardeşler, bu hassasiyetleriyle nefislerini yenilemek ve ruhlarını arındırmak için en kestirme yolu seçtiklerini biliyorlardı.

"Ey inananlar, sabır ve namazla (Allah’tan) yardım İsteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara, 2/153)
Ey Müslüman kardeşim. Bu noktayı iyi anla, namazda ih¤san derecesine eriş. Ve bil ki bizim aramıza katılmak için atacağın ilk pratik adım namazını güzelleştirmende.

Alıntı..

No comments: