Dostum bana soruyorsun:'Nasıl olur, bu hali yaşamanın belirtisi nelerdir?'falan diye. Biliyorsun ben Zahiri İlimlerden ve Dinin Cami bağlamında yaşandığı yerden yetiştim. Biraz da ruhumda köylülük var. Mertebe-Makam-Sülûk gibi tasavvuf terimleri ile anlatmayı beceremem. Ama istiyorsan cami ve köy bakışıyla açayım. Bizim köyde bir cenaze vardı. Öğreneyim diye yıkama esnasında bana su döktürdüler. İşte yıkadığım ölüde seyrettiklerim: -Seslenenlere hiç cevap vermiyordu; Daimi Sükûtu seçmişti. -İmam nereye çevirse itaat ediyordu; İradesi yoktu. -Sıcak su yaksa, soğuk su üşütse de gıkı çıkmıyordu; İnsafa Teslimdi. -Dövsek karşı koyamaz, vursak kaçamaz, hakaret etsek savunamazdı; Tepkisizdi. -Çevresine veda etmiş, dünyaya gözlerini kapamıştı; Tek başınaydı. -Unvanlarını bırakmış, her şeyiyle çıplak kalmıştı; Soyunmuştu Örtülerden. -Bilgisi, tecrübesi, birikimi, itibarı, sahip oldukları sıfırlanmıştı; İddiası yoktu. Sardık sarmaladık,namazını kıldık ve attık başımızdan. Kendi haline bıraktık. *** Kusura bakma, sana yardımcı olamadım. Cami kültürü ve Köylü mantığı ile bu kadar oluyor!.. Bana sorarsan; yaşamak çok güzel !.. Ölümden bahsedip de içimizi karartma olmaz mı ?! (Mehmet Doğramacı) |
9/21/2007
Ölmeden Evvel Ölmek mi?
Labels:
Düşündürücü Yazılar
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment