

NEREDEN NEREYE? Sokullu Mehmet Paşa
Sokullu Mehmet Paşa, gerek askerî gerekse siyasi dehasıyla hem Osmanlı döneminde
hem de Osmanlı’dan bu yana kendisinden bahsettirmeyi başarabilmiş nadir devlet
adamlarındandır.
Daha küçücük bir çocukken Balkanlar’dan getirilmiş, devşirilerek
okutulmuş şanslı bir şahsiyetti. Bu yönüyle bir bakıma geleceğini garanti altına almış,
devlet kademesinde yükselme ihtimaliyle de itibar kapısını aralamıştı.
hem de Osmanlı’dan bu yana kendisinden bahsettirmeyi başarabilmiş nadir devlet
adamlarındandır.
Daha küçücük bir çocukken Balkanlar’dan getirilmiş, devşirilerek
okutulmuş şanslı bir şahsiyetti. Bu yönüyle bir bakıma geleceğini garanti altına almış,
devlet kademesinde yükselme ihtimaliyle de itibar kapısını aralamıştı.
Yavuz Sultan Selim’in padişahlığının son yıllarında Edirne’ye getirilen bu şanslı çocuk,
Bosna’nın Sokoloviç kasabasındandı. Zekâsıyla hocalarının dikkatini çekmiş, çok kısa
bir sürede herkesin takdirini kazanmıştı. Neredeyse bütün hocaları kendisiyle özel
olarak ilgileniyordu. İlmi mevzularda eğitilmeye çalışılan bu çocuk kendisini iyi bir
asker olarak da yetiştirme gayretindeydi. Bu sahada da kendisini ispatlayan zeki gence
hemen her ay farklı görevler veriliyordu. Bir süre sonra da donanmaya alındı. Lâkin
bir acemi oğlan olarak değil, Kaptan-ı Derya Sokullu Mehmet Paşa olarak.
KUR’AN İKLİMİNDE BİR HAYAT
Sokullu Mehmet Paşa, siyasi kişiliğinin yanında insanî vasıfları ve İslâmî kimliğiyle de
takdir gören mümtaz bir kişilikti. Ömrünün son demlerinde At Meydanı’nın hemen
yanındaki konağında oturuyor, İstanbul semalarında okunan ezanları dinledikten sonra,
Ayasofya’ya namaz kılmaya gidiyordu.
Sokullu Mehmet Paşa, dini bütün bir kişiydi.
Nafile ibadetlerini hiç aksatmaz, hemen her gece teheccüt namazına kalkar, sonrasında
da yatmayarak Kur’an-ı Kerim okurdu. Bunun ardından da yardımcısı ona tarih kitabı
okur, Sokullu da sessizce onu dinlerdi.
Yine böyle bir gecede Sokullu Mehmet Paşa teheccüde kalkmış, Kur’an-ı Kerim okumuştu.
Sıra mutat olduğu üzere tarih okumaya gelmişti. O gün okunan eser Osmanlı Devleti’nin
3. padişahı Birinci Murat hakkındaydı. Kıssanın sonunda bahis, Birinci Murat’ın savaş
meydanında kendisinden su isteyen Sırplı bir asker tarafından şehit edilmesine gelmişti.
Sözün bittiği yerde Sokullu’nun gözleri yaş içinde kalmış, ağlıyordu. Bu hâlde ellerini
gökyüzüne kaldıran Sokullu, Allah’tan Birinci Murat gibi güzel bir ölüm diledi.
KABUL EDİLEN DUA
Aynı günün sabahı, Sokullu’nun konak kapısı içeriye girmek isteyen bir meczubun
sesiyle titredi. Sokullu’nun emriyle içeri alınan meczup, kapının eşiğinde durdu.
Sanki içeriye buyur edilmesini bekler gibi bir hâli vardı. Sokullu Mehmet Paşa
meczubu görünce gülümsedi. “Gel bakalım koca deli, dedi. Kaç gündür nerelerdeydin?
Aç mısın, açıkta mısın?” Sokullu, bu cümlelerin ardından elini kesesine attı.
Tam içinden birkaç gümüş akçe alıyordu ki, Sokullu’nun yanına sokulan meczup
kendisinden beklenmedik bir hızla belinden çıkarttığı hançerini Sokullu Mehmet
Paşa’nın böğrüne sapladı.
Herkes ne yapacağını şaşırmış beklerken Sokullu Mehmet Paşa, çevresindekilere
sakin olmaları gerektiğini söylüyordu. Yanındakiler Sokullu’nun bu hâline bir anlam
veremiyorlardı. Lâkin o, bu şahadetin dün gece yaptığı ihlâslı duanın bir neticesi
olduğunu anlamakta gecikmemişti. Onu Bosna’nın küçük bir kasabasından alıp kendi
rızası istikametinde görevlendiren yüce Allah, kulunun şahadet dileğini kabul etmiş
ve yüzlerce yıl önce Kosova Savaşı’nda milletinin imanını selamette görmek için çalışan
Birinci Murat gibi şehit edilmişti.
No comments:
Post a Comment