6/23/2007

Cuma Namazındaki Mucize

ONK. DR. HALUK NURBAKİ

Cuma namazı da cenaze namazı gibi ayrı bir rahmet kapısıdır.

Cuma namazının hikmetleri:


Hem toplum yapısı üzerinde net bir canlılık vermesinde hem de kişilerin
yücelmesinde gözlenir.
Cuma namazının en ilginç yanı, cuma namazının ancak hür bir toplumda
kılınabileceği gerçeğidir. Bir kimse ister fert olarak köle, ister toplum olarak
esirse cuma namazı kılamaz.
Bu incelik günümüzde aklı eren ermeyen herkesin kölelik konusundaki
anlayışlarına, hem de toplumların hür olma isteğine en güzel cevaptır.
Aslında cuma namazı kölelik müessesesine çok akıllıca ve incelerin incesi
bir tarzda inen en büyük darbedir.
Nitekim cuma namazının bu husûsiyeti dolayısıyla çok kısa zamanda
bütün mü'minler kölelerini azad etmiştir. Akla gelebilir ki: "İslâmiyet,
ta başta köleliği tümden kaldırmalı idi". Böyle bir davranışı Amerika
19. asırda bile başaramadı. Nice iç savaşlara, kargaşaya düştü. Ve hala
bu mesele halledilemedi. İslâm Dini kavgasız bir şekilde köleliği kökünden
silip atmıştır.
Ne garip tecellidir ki: İslâmiyetin köleliği böyle yumuşak tarzda ortadan
kaldırışını eleştirenler; tüm toplumu köleliğe mahkûm eden marksistlerdi.
Cuma namazının, toplumların hürriyet ilkesine tuttuğu güce gelince;
esir bir toplum yapısını, tüm insanlar için reddeden İslâmiyet, hürriyet
sevgi ve inancını gönüllere öylesine sindirmiştir ki; yüzyıllar boyu bir çok
İslâm toplumları hürriyetlerini dîni bir heyecanla korumuşlardır. Böylece
vatan sevgisi inanlar için vazgeçilmez dîni bir ilke olmuştur.
Buradaki hürriyetin bir din devleti kavramıyla hiç bir ilgisi yoktur.
Bu nedenle, devletimizin hür olması bize vatan sevgisi kavramı içinde
tam bir sosyal hürriyet vermektedir. Ve cuma namazında aranan hür
olma şartı budur.

Cuma namazının manevi hikmetlerine gelince:
Cuma namazının normal namazdan farklı pek çok sırları vardır. Bunların
başında; şüphesiz inananların bir araya gelerek mânevî dayanışmaları
gelir. Bunun sonucu imanda daima bir yücelme fark edilir. Ancak cuma
namazının asıl önemli yanı, gerçek namaza yücelmiş kimselerin de
cuma namazına iştirak olayıdır. Bizim kıldığımız bir cuma namazında,
böylesine farklı ve güzel namaz kılanlar rastladığı zaman; cemaatin
topluca istediği sırat-ı müstakîm' e yaklaşma imkânı kolaylaşır. Şu halde
Cuma namazı gerçek namaza geçişi kolaylaştıran bir köprü vazifesi görür.
Cuma namazlarının bir hikmeti de şüphesiz ki hutbedir. Hutbe gerçek
yönüyle gönüllerdeki pürüzü arıtan, dertlere çare bulan bir ibadet şeklidir.
Genelde, hutbenin asıl hedefi, namaza hazırlanan cemaatin gönüllerini
bir nokta etrafında toplamaktır. Böylece birlikte kılınan namazda gerçek
namaza doğru büyük bir adım atılmış olur. Burada önemli bir noktayı
daha hatırlatmak isterim: Kendi gayretiyle gerçek namaza yaklaşmaya
başlayanlar, Cuma namazına devam ederek çok daha kolay bu mutluluğa
ereceklerdir.
Cuma namazının mânevi hikmetlerindeki bir sır da; namaza yeni başlayanlar
üzerindeki değişmez damgadır. Cuma namazı, taşıdığı mânevi feyizle kılanlar
üzerinde öyle bir sevgi yaratır ki; haftada bir defa namaz kılan insan, kısa bir
süre sonra vakit namazlarını da kılmaya başlar. Günümüzde kılınan Cuma
namazlarında büyük üzüntüyle izlediğimiz bir yanlışa değinmek istiyorum.
Yeni namaza başlayan pek çok kardeşlerimiz Cuma hutbelerinde aradıkları
huzuru bulamamaktan yakınmaktadır. Kesinlikle ifade etmeliyim ki:
Cuma namazı hutbesinin amacı cemaatin müşküllerini çözecek dini uyarılardır.
Cuma namazı hutbesi, bir vaaz olmadığından, kesinlikle dinin genel kaidelerini
anlatmak varken, dine yaklaşmak isteyenlere zorluklar göstererek uzaklaştırıcı
konuşmalar yapılamaz. Hele kişisel günahların eleştirisine girilerek cehennem
azabı uzun uzun anlatılamaz. Dini temeli olan; dürüstlüğün, insanlık sevgisi
aşılamanın, özellikle İslâm Dîni'nin hoşgörülü ilkelerini kokusunu taşımayan
hutbeler, hutbe vasfını kaybeder.
Yıllar boyu bu vasfa uymayan hutbelerin İslâm toplumları üzerinde olumsuz
tesirleri olmuştur. Hutbenin farz olmasındaki hikmet: Gönülleri Allah sevgisiyle
doldurarak gerçek namaza; Allah'a yaklaştırmaktır. Eğer gönüller sevgi ile dolacağı
yerde rahatsız olursa; hutbenin farz oluş hikmetinden uzaklaşmış oluruz. Hele,
günahla imanı birbirine karıştırarak, kulluk gereği bir hataya düşmüş kimseyi
dinden çıkmış gibi göstermek; hutbede yapılacak en vahim yanlıştır.
__________________
Namazın Sırları Kitabından alınmıştır. Damla Yayınları

No comments: